Mesnevî-İ Şerİf[1]
Mesnevî, İslâm dininin özellikle manevî/tasavvufî boyutunu açıklayan, tasavvuf edebiyatının en büyük ve en önemli eserlerinden birisidir. Dili Farsçadır.
“Mesnevî” kelimesi Arapça olup, sözlük mânâsı ‘ikişer ikişer’ demektir. Edebiyatta ise, her beyti kendi arasında kafiyeli olan, aynı vezinle yazılmış manzum eserlerin genel adıdır. Beyit sınırı olmadığı için uzun eserlerde tercih edilen bir türdür. Mevlânâ’nın meşhur eserinden sonra bu ifade ile akla ilk gelen eser Mevlânâ’nın Mesnevî’si olmuştur. Aynı tarzda yazılan diğer eserlerle karışmaması için Mesnevî-i Şerîf, Mesnevî‑i Manevî, Mesnevî-i Mevlevî gibi isimlerle de anılmaktadır.
Mesnevî’nin kaleme alınış süreci şöyledir: Müridlerin Hakîm Senâî’nin (ö.1131) İlâhînâme [Hadîka] ile Ferîdüddîn Attâr’ın (ö.1230) Mantıku’t-Tayr ve Musîbetname adlı eserlerine meyillerini gören Çelebi Hüsâmeddîn, Mevlânâ’dan, bu eserlerin tarzında ve onların yerine bir manzûm kitâp telif etmesini önermiştir. Mevlânâ tebessüm ile “Ey Çelebi Hüsameddîn. İstediğiniz kitabı, sizin hatırınıza gelmeden evvel tasarlamış ve biraz da yazmıştım” diyerek, “Dinle şikâyet etmede her an bu Ney / Anlatır hep ayrılıklardan bu Ney” beytiyle başlayan ilk 18 beytin yazılı olduğu kağıdı ona okuduktan sonra Mesnevî-i Şerîf’in telifine başlanmıştır. Tamamı VI cilt tutan Mesnevî, 1259-1268 yılları arasında (iki yıl ara verilerek) yazılmış, tamamlanmıştır. Çelebi Hüsameddin, her cilt tamamlanınca yazdıklarını Mevlânâ’ya okumuş, beyitler yeniden gözden geçirilmiştir.
Çelebi Hüsameddin’in kaleme aldığı ilk nüsha günümüze ulaşmamıştır. Mevlânâ’nın vefatından beş yıl sonra, 1278’de, asıl nüshadan istinsah (kopya) edilen bir başka yazma, bugün Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 51 numarada bulunmaktadır. “Nüsha‑i Kadîme” olarak adlandırılan bu yazma nüsha, Kültür Bakanlığı tarafından 1993 yılında tıpkı basım olarak ve çok itinalı bir şekilde basılmıştır. Mesnevî’nin en güvenilir neşri olarak değerlendirilen İngiliz Prof. Dr. Reynold Allin Nicholson’un (ö.1945) hazırladığı metindeki beyit sayısı 25.632’dir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Veled Çelebi İzbudak’a hazırlatılan Mesnevî tercümesindeki toplam beyit sayısı da aynıdır.
Mesnevî’nin tamamı, Latin harfleriyle nesir (düzyazı) olarak Veled Çelebi İzbudak (ö.1953), Abdülbâki Gölpınarlı (ö.1982), Şefik Can (ö.2005) ve Adnan Karaismailoğlu (d.1957) tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Ahmet Metin Şahin ise Mesnevî’nin tamamını aruz vezniyle nazım (şiir) olarak tercüme etmiştir.
Veled Çelebi İzbudak'ın Mesnevi tercümesi
Şefik Can'ın Mesnevi tercümesi
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu'nun Mesnevi tercümesi
Tahirü'l Mevlevi'nin Mesnevi tercüme ve şerhi
Ahmet Metin Şahin'in Manzum Mesnevi tercümesi
Mesnevî, bir gönül eğitimcisi olan Mevlânâ’nın ilahî aşkı, insan sevgisini, örnek insan olmayı öğreten ve güzel ahlak, dürüstlük, cömertlik, çalışmak, alçakgönüllülük, sabır, iyilik etmek, başkalarının iyiliğini istemek, doğru sözlü olmak, helal lokma yemek, Allah’a şükretmek ve ibadet gibi konuları açıklayan bir eseridir.
Mesnevî, “Kur’ân’ın tasavvufî yorumu”, “Ruhların cilası”, “Allah âşıklarının kitabı” olarak nitelendirilmiştir. Mevlânâ, Mesnevî’si sebebiyle, bazı âlim ve aydınların “O bir peygamber değildir, ama kitabı vardır” övgüsüne mazhar olmuştur. Bu söz, Mesnevî’nin içeriğine yansıyan ilahî ruhu/ilhamı ve insanlar üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir.
Mevlânâ’nın kendisi, I. cildin önsözünde Mesnevî’sini şöyle tanıtmaktadır: “Bu kitap Mesnevî kitabıdır. Mesnevî, hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma (her türlü şüpheden uzak, kesin bilgiye ulaşma) hususunda din temellerinin temellerinin temelidir. Allah’ın en büyük fıkhıdır (Allah ve din hakkında derin ve ince anlayışa ulaştırır), Allah’ın en aydın yoludur, Allah’ın en açık delilidir... Şüphe yok ki Mesnevî gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur’ân’ı apaçık bir hale koyar (açıklar), rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir...”
Mevlânâ, dinî ve tasavvufî hayatı, Kur’ân âyetlerinin ve Peygamber açıklamalarının aydınlığında, 270 kadar hikayeden yararlanarak, şiir diliyle açıklamıştır. Konuları açıklarken 692 Kur’ân ayetine ve 158 hadis-i şerife açıkça yer vermiştir.
Mesnevî’de hikmetli sözleri ve hikâyeler aracılığıyla basitleştirilerek açıklanan konuları anlamak yine de kolay değildir; anlayış ve ciddi bir çaba gerektirir. Nitekim Mevlânâ şöyle demiştir: “Sen Mesnevî’yi sadece okumak ya da dinlemekle hemencecik, ucuzca, bedavaca anlayacağını, istifade edeceğini mi sanıyorsun? Yahut yüksek hakikatler, hikmetli sözler ve gizli sırlar, kolayca kulağına girer, ağzına, aklına geliverir mi sanıyorsun? Bu hikmetleri, bu hakikatleri duysan bile, bunlar sana masal gibi gelir. Dışyüzünü duyarsın, iç yüzünü değil! Yalnız; inayet sürmesi (Allah’ın lütuf ve yardımı) gözünü aydınlatır açarsa, doğru ile mecazı o vakit ayırt edebilirsin. Yoksa koku almayan bir adama misk de aynıdır, fışkı da.” (Mesnevî, IV, 3459-3461, 3464-3465)
Mevlânâ, vefatından sonra Mesnevî’nin üstleneceği rolü ve insanlar üzerinde oluşacak evrensel etkiyi şöyle dile getirmiştir: “Bizden sonra Mesnevî şeyhlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir.” (Feridun Sipehsâlâr, Mevlânâ ve Etrafındakiler, çev. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1977, s. 75) “Bu mânâ [Mesnevî], güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar bütün dünyayı kaplayacaktır. Hiçbir toplantı yeri ve ortamı olmayacak ki orada bu sözler okunmasın. Hatta o dereceye kadar ki mâbetlerde, zevk ve safa yerlerinde okunacak, bütün milletler bu sözlerle süslenecek ve onlardan faydalanacaktır.” (Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1953, I, 470)
Sekiz yüzyıla yakın bir süredir İslâm dünyasının aklî, ilmî ve edebî sahaları devamlı Mesnevî’nin nameleriyle çınlamış; Mesnevî akıllara yeni fikir, rûhlara yeni ilham bahşetmiştir. Her devirde âlimler, şâirler ondan yeni konular, yeni üslûplar ve yeni ifadeler almışlardır. Mesnevî, onların düşünce güçlerini ve edebî yeteneklerini geliştirmiş, kendi dönemlerine ait sorunlarını ve şüphelerini gidermek ve çözmek için ondan yeni yeni deliller, kafalara yerleşen misaller, gönülleri hoş eden hikâyeler ve taze taze yollar bulmuşlardır.
Mesnevî, İslâm dünyasının, hatta doğudan batıya bütün insanlığın düşünce ve edebiyatına derin etki yapmış, uzun süren ve sürecek olan bir tesir bırakmıştır. Bilhassa İslâm dünyasının büyük bir bölgesini bu kadar geniş ve uzun süre etkileyen böyle bir eser, İslâm edebiyatında çok az bulunabilir. Mesnevî, yalnız Türkiye, İran, Hindistan gibi doğu ülkelerinde de değil, hemen bütün batı ülkelerinde de tanınmış bir eserdir. Eserin İngilizce, Almanca, Fransız, İtalyanca çevirileri yapılmıştır.