FÎHİ MÂ FÎH
Gören kitab-ı Fîh mâ fîh’i / Bilir ki Hakkı beyândır beyân-ı Mevlânâ
Nâbî (ö.1712)[1]
Fîhi Mâ Fîh, Mevlânâ’nın hayatının son yıllarındaki sohbetlerinin, oğlu Sultan Veled veya müridlerinden biri tarafından kayıt ve tertîb edilmesi suretiyle hazırlanmıştır.[2] Gölpınarlı’ya göre ise, bir araya toplanıp Fîhi Mâ Fîh adı verilen sohbetler, Şems'le buluştuktan, ilk coşkunluk devresini geçirdikten sonraki devirlere, çoğu da 1247 yılıyla vefat yılı olan 1273 yılı arasındaki yirmi altı yıllık devreye âittir.[3]
“Fîhi Mâ Fîh” isminin, Mevlânâ’nın vefâtından sonra, Muhyiddin İbnu’l-Arabî’nin (ö. 638/1240) Futûhât-ı Mekkiyye’sinde yer alan “Kitâbun fîhi mâ fîhi” mısraından[4] alındığı tahmin edilmektedir. Bu “fîhî mâ fîh” tâbiri, İbnu’l-Arabî’nin şiirlerinde mükerreren kullanılmıştır.[5] “Ne varsa onun içinde var”, “Ne varsa ondadır”, “İçinde olması gereken şeyler buradadır”, “içinde içindekiler vardır”, “içte olanın içinde olan” gibi mânâlara gelmektedir.
Eser, Mesnevî’yi okuma ve anlama kılavuzu, hatta Mesnevî’nin bizzat Mevlânâ tarafından şerhi mesâbesindedir[6]. Fîhi Mâ Fîh, Mevlânâ’nın, idârî ve içtimâî düzensizlik sonunda kendilerini mânevî nimetlerle teselli etmeye çalışan ve her türlü anlayış ve kabiliyette olan geniş ölçüdeki müritleriyle çeşitli meseleler ve mevzulara dair yaptığı konuşmalardan meydana gelmiştir.[7]
Hâkim olan unsur tasavvuftur. Mevlânâ’nın umumî olarak tasavvufî düşünceleri, görüşleri, devrinin birçok dinî, felsefî, ahlâkî inançları, siyâsî olayları ve muhîti üzerindeki derin ve büyük tesiri yer almaktadır.[8] Allah, akıl, âlem, zaman, dünya ve âhiret, insan, velî ve nebî, sülûk, mürşid ve mürid, yakîn, aşk, semâ, din, amel ve ibâdet, irâde, ihtiyar ve sorumluluk gibi konular ele alınmaktadır.[9]
Mevlânâ, sohbetlerinde ele aldığı bu konuları açıklamak mülahazasıyla sık sık âyet, hadîs, kelâm-ı kibar, mesel ve şiirlerden istifade etmektedir.
Fîhi Mâ Fîh Osmanlıcaya, kendisi de bir Mevlevî olan Ahmed Avni Konuk (ö.1938) tarafından tercüme edilmiştir. Mütercim, mukaddimesinde de belirttiği gibi, yedi-sekiz nüshayı karşılaştırarak bu tercümeyi meydana getirmiştir.[10] Konuk’un tercümesi, merhum Selçuk Eraydın tarafından günümüz harflerine çevrilmiş ve 1994 tarihinde İz Yayınları tarafından neşredilmiştir.
Fîhî Mâ Fîh’in ilmî kriterlere uygun ilk neşri, İranlı bilgin Bedîüzzaman Fürûzanfer tarafından yapılmıştır. (Tahran 1335 hş.; 1362 hş. 5. bs.)[11]
Meliha Ülker Tarıkâhya (Anbarcıoğlu), Fürûzanfer neşrini esas alarak[12] günümüz harfleriyle Türkçe’ye tercüme etmiş, tercüme 1954 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından Şark İslâm Klasikleri arasında basılmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı ise, eseri Türkiye kütüphanelerindeki yazma nüshalardan da faydalanarak yeniden tertip etmiş ve Türkçe’ye tercüme etmiştir. (
Eser, İngiliz Arthur. J. Arberry tarafından Discourses of Rumi (Rumi'nin Sohbetleri) adıyla İngilizce’ye tercüme edilmiş, 1947’de yayınlanmıştır.[14] Alman şarkiyatçılarından Annemarie Schimmel tarafından Von Allem und vom Einen adıyla Almanca’ya tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır. (München, 1988) Fîhi mâ Fîh’in tesbit edilebilen bir diğer tercümesi ise, Urduca’ya yapılmış çevirisidir. Abdürreşid Tebessüm tarafından yapılan bu Urduca tercüme de 1965 yılında Lahor’da basılmıştır. (Melfûzât-ı Rûmî, Fîhi mâ Fîh, 1991)[15]
Yazma nüshalarında fasıl/bölüm sayısı farklılık gösteren eser, 6’sı Arapça, diğerleri Farsça olmak üzere yaklaşık 75 fasıldan meydana gelir.[16] Ahmed Avni Konuk'un tercümesinde 73 fasıl[17], Anbarcıoğlu’nun tercümesinde 71 fasıl[18], Gölpınarlı’nın tercümesinde ise 76 fasıl[19] bulunmaktadır.
Fîhi Mâ Fîh'in yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelerinde henüz bir şerhi tespit edilmemiştir.
[19] Gölpınarlı, Fîhi Mâ-Fîh, s. 216