SEMÂ'DAKİ GENEL ANLAMLAR
SEMÂ ÂYİNİ NE DEMEKTİR?
Semâ’ (sin-mim-elif-ayn), sözlükte ‘işitmek’, ‘dinlemek’ anlamınagelir. ‘Gökyüzü’ anlamına gelen semâ’(sin-mim-elif-hemze) kelimesinden farklıdır.
“Semâ’ âyini” terimindeki âyin, ‘merasim’, ‘tören’ demektir.
Semâ âyini, musıkî eşliğinde icra edilir.
Semâ’ yapılan yere Semâhane denilir.
Mesnevî-i şerif “Bişnev (dinle, işit)” diye başlar; Semâ isedinlemek, işitmektir.
Terim olarak semâ’; mûsikî nağmelerini dinlerken vecde geliphareket etmek, kendinden geçip dönmek, ayakta zikretmektir.
SEMÂ'NIN TARİHİ GELİŞİMİ
Semâ yalnız Mevleviliğe ait değildir. Hz. Mevlânâ'dan iki yüz yıl kadar önce yaşamış bir sufi olan EbûSaid Ebu’l-Hayr (ö.1049) zamanında da semâ yapıldığı kayıtlıdır.
Hz. Mevlânâ, Şems-i Tebrizî ile buluştuktan sonra semâetmeye başlamış, vakte ve nizama bağlı kalmaksızın, ölünceye kadar -vecd halizuhur ettiğinde- yapmıştır. Toplu olarak yapılan semâ dahi Hz. Mevlânâ’nın vecdhaline bağlı idi.
Hz. Mevlânâ, vecd halinde iken, her şeyde Allah’ın varlığını ve birliğini gördüğünübelirtmiştir.
Semâ, sonradan Hz. Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled ve SultanVeled’in oğlu Ulu Ârif Çelebi zamanından başlayarak Pîr Âdil Çelebi zamanınakadar tam bir disiplin içine alınmış, sıkı bir nizâma bağlanmış; icrâsıöğrenilir ve öğretilir olmuştur. Böylece XV. yüzyılda son şeklini alan Semâ Âyini’nedaha sonra sadece XVII. yüzyılda Nâ’t- ı Şerîf eklenmiştir.
Semâzen kıyafeti de Hz. Mevlana’dan sonraki süreçte, günümüzdeki şekli almıştır. Yani Hz. Mevlânâ, günümüzdeki semâzen kıyafeti ile semâetmemiştir.
Konya Mevlânâ Dergahı’na Semâhâne bölümünün, Hz. Mevlânâ'dan sonra, XVI. yy.da KanuniSultan Süleyman zamanında yapıldığı belirtilmektedir.
SEMÂ'DAKİ GENEL ANLAMLAR
Kainatta
zerreden kürreye (atom molekülünden gezegen ve galaksilere) kadar her
şey, sağdan sola doğru dönmektedir. Semazen de bir insan olarak bu
dönüşe iştirak eder.
Allah’tan ayrı oluşun derdini anlatan Ney-i şerif’insedasını işiten Ruh, Semâ ile, Allah’a kavuşma heyecanı ve maksadıyla bir nevi maneviyolculuğuna çıkmaktadır.
Semâ, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemdedirilişini, Allah’a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip“İnsan- ı Kâmil”e doğru yönelişini ifâde eder.
Yine semâ, “Ölmeden evvel ölmek” anlamında sembol veişaretlerle doludur.
Mevlevî Semâ âyini, mûsikîsinden kıyafetine kadar heralanda, pek çok sembolleri taşır.
Semahane’nin daireselliği: Kâinat;
Ney: Sûr
Mevlevî dervişinin başındaki Sikke: (Nefse) Mezar taşı,
Giydiği Tennure: (Nefse) Kefen,
Sırtındaki Hırka: Nefs veya Kabir.
Sema’ya başlarken hırkayı çıkarmak: Nefs tezkiyesi
Sema başlangıcında kolların çapraz bağlı olarak duruş:Tevhid
Sağ taraf: görünen ve bilinen Madde/şahadet âlemi,
Sol taraf: Mânâ/melekût âlemidir.
Semazenler çark atarlarken (dönerlerken) sağ elleri yukarı,sol elleri ise aşağıya dönüktür. Ellerin bu duruşu, “Hak’tan alır Halk’aveririz. Hiçbir şeyi kendimize mal etmeyiz” demektir.
Sema bir tür zikirdir. Sema esnasında semazen ismi- Celalolan Allah diyerek zikrederek “Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın vechioradadır” (2/Bakara suresi, 115) ayetini murakabe ve mülahaza eder.Semazenin kollarını açmasıyla elleri adeta Lâm-elif’e benzer. (Lâ), kelime-itevhidin ilk kısmıdır. Gövde ise bu lâm-elifin ortasına çekilmiş bir Elif’tir;(İllâ) olur. Böylece kelime-i tevhid remzedilmiş olur.