HZ.
MEVLÂNÂ’YA GÖRE RAMAZAN VE ORUÇ
Şaban KARAKÖSE
Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerîf’ini ve
Dîvân-ı Kebîr’ini incelendiğimizde onun Ramazan ayı ve oruç ibadeti
hakkındaki görüşlerini şöylece özetleyebiliriz:
“Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır” diyen Mevlânâ, orucu çok özlediğinden ve
hasretle beklediğinden bahseder. Bazen ise orucu bir “ana” gibi görür.
Oruç ayı olan Ramazan’a neşeli olarak
girilmeli; ona kavuşulduğu için Cenâb-ı Hakk’a şükredilip sevinilmelidir.
Oruç; kişide imanın, Allah’ı sevmenin, O’na
bağlanmanın, O’ndan sakınmanın, haramdan kaçınmanın varlığına şahitlik eder.
Ramazan’da sadece yemek ve içmekten kaçınmak
değil, kötü söz söylemek ve kötü iş işlemekten de kaçınmak, bunlara sabır
göstermek gerekir.
Orucun
bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç; şeytanı ve nefsi güçsüz ve etkisiz hâle
getirir, maddî ve manevî açıdan temizliği gerçekleştirir, gönlü bedenî
isteklerin tahakkümünden kurtarır, nefsi kirlerinden arındırır, ruhu
özgürleştirir, gönül gözünü açar, manevî görüşü artırır, sabrı öğretir, bedenî
hastalıklardan korunmanın yollarını öğretir, insanın insanlığını olgunlaştırır,
manevî rızıklara ulaştırır, Allah’a yakınlaştırır.
Hz. Mevlânâ, eserlerinde şunları
söylemektedir:
***
“Bu namaz, oruç, hacc ve cihad da inanışa
tanıktır.
Bu zekât ‘hediye’, bu hasedi bırakma da ‘kendi
sırrından haber verme’dir.
İhsanda bulunmak, doyurmak, konuk davet etmek:
“Ey ulular, biz sizinleyiz, size doğru bir özle inandık” demektir.
Hediyeler, armağanlar, sunulan şeyler: “Ben
seninleyim; seni seviyorum” diye tanıklıktan ibarettir.
Kim, bir mal veya afsun için çalışır,
uğraşırsa bu ne demektir? “İçimde bir cevherim var”, demektir.
Allah’tan çekinmemden yahut cömertliğimden
bir cevherim var ki bu zekat ile oruç ikisine de şahittir.
Oruç der ki: “Bu, helalden çekindi, bil ki
harama ulaşmasına artık imkân yok.”
Zekât der ki: “Kendi malını bile veriyor,
artık, kendisiyle aynı dinde, aynı yolda olandan nasıl çalar?”
Fakat bu işleri riya ve tezvirle yaparsa o
iki tanık, Allah’ın adalet mahkemesine kabul edilmez.
Avcı tane saçar ama acımasından değil,
avlanmak için.
Kedi de oruç ayında oruç tutar, ama kendisini
av avlamak için uyur gösterir.
Bu eğrilikten yüzlerce kavim, kötü
sanılmıştır. Bu kötü kişi, cömert kişilerle oruç tutanların adını da kötüyü
çıkarmıştır.
Fakat Allah’ın lütuf ve ihsanı, o eğri
işlerde bulunmakla beraber nihayet onu hepsinden de arıtır.
Rahmeti, o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne
bile vermediği ışığı vermiştir.
Allah, onun çalışmasını bu kötülükle
karışmadan yıkar; rahmeti onu bu hatadan arıtır.
Bu sûretle de Allah’ın yarlıgayıcılığı
meydana çıkar, bu miğfer kulun kelliğini örter.
Yağmur, pis şeyleri arıtmak için gökten
yağar.” (Mesnevi, cilt: V, beyit no:
183-199)
***
“Sevgi
(kulluk), düşünce ve mânâdan ibaret olsaydı, bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.
Bağlılık ve
sevgiden bir eser olsun diye dostlar birbirine armağan sunarlar.
O armağanlar,
bağlılığın ve sevginin şahitleridir. Yani onlarda samimiyet ve beraberlik
gizlidir.
O ihsanlar,
gönülde meydana gelen sevginin görünen şahitleridir.” (Mesnevî, cilt: I, beyit no: 2625-2628)
***
“Oruca sarıl,
sabret; orucu terk etme, her an Hak’tan rızkını bekle!” (Mesnevi, cilt:
V, beyit no: 1749)
***
“Cihad ve oruç
güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendinden
uzaklaştırmasından daha iyidir.” (Mesnevi, cilt: VI, beyit no: 1769)
***
“Oruç adamı yokluğa götürür.
Bütün güzelliklerin hazneleri de oradadır. Allah sabredenlerledir.” (Fihi Ma Fih, trc. Abdülbaki Gölpınarlı, bölüm: 29)
***
“İnsanın namaz kılmayı arzu edişi,
oruç tutuşu, hep Hakk’ın kulunu kendine çekişindendir.” (Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, trc. Şefik Can, cilt: I, gazel no: 375)
***
Oruç yüzünden bizim canımız dirilik
elde edecektir!
“Ramazan geldi; aşk ve iman
padişahının sancağı erişti! Artık maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü
göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu!
Can, bedenin hantallığından
kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı! Aşk ve iman ordusu geldi,
sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!
Bir bakıma oruç, bizim kurtuluşumuzun
kurbanı sayılır; bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir!
Mademki gönül evine misafir
olarak can geldi, onun uğruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim.
Sabır, hoş bir buluttur; ondan,
hikmet, manevî lütuflar yağar! Bu sebeptendir ki, Kur’ân-ı Kerim de bu sabır ayında
nâzil olmuştur!
Bizi kötü işler, günahlar işlemeye
teşvik eden kirli nefsimiz, arınmaya, temizlenmeye muhtaçtı! Ramazan gelince, günah
zindanının kapısı kırıldı; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı,
sevgiliye kavuştu!
Bu mübarek ayda gönül de boş
durmadı; ümitsizlik perdesini yırttı, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya
mensup değildi, meleklerdendi; onlara ulaştı!
Ramazan günlerinde sarkıtılan
merhamet ipine sarıl da, şu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar! Yusuf aleyhisselam
kuyunun ağzına geldi, seni çağırıyor; çabuk ol, vakit geçirme!
İsa aleyhisselam isteklerden,
beden eşeğinin arzularından kurtulunca, duası kabul edildi! Sen de nefsanî isteklerden
temizlen, elini yıka! Çünkü gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!
Haydi, elini ağzını yıka; ne
yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakikate erdikleri, Hakk’ı buldukları için susup
duran ermişlere gelen mana sözlerini, mana lokmalarını ancak Şems-i Tebrîzî’nin
himmeti ile bulabilirsin!” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: I, gazel no: 459)
***
İSLÂM’IN binası
beŞ direk üzerine kurulmuŞtur. Allah’a yemin ederim ki, bu direklerin en büyüĞü
oruçtur.
“Sen, orucu, şaşılacak acayip meziyetleri
bulunan bir şey olarak bil! Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder. Sen, şaşılacak
bir şey görmek istersen, oruca şaş!
Sen, göklere çıkmak, Mi’rac etmek
sevdasındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır.
Oruç, can gözünün açılması için bedenleri
kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kıldığın namazlar, yaptığın ibadetler
sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor.
Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını
giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanın insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur.
Âşıkların hayatı, beden matbahı yüzünden
kararmıştı. İşte oruç, o matbahları aydınlatmak için çıktı geldi.
Dünyada şeytanın karnını deşen bir bıçağa
benzeyen oruçtan daha fazla şeytan öldürücü, nefsin kanını dökücü bir şey var
mı?
Padişahlar padişahının kapısında kendisine
gizli, özel bir vazife verilmiş, çabucak faydalı olan, kâr bağışlayan kim var?
Kim olacak? Oruç!
Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını
öyle tazeleştirir ki, zavallı balığı bile su o kadar tazeleştirmez.
Nefis ile savaşa girişen mücahidin, gönül
maksadına ulaşma yolunda oruç, yüz binlerce yardımcı canın yaşayışından daha da
iyidir.
İslam’ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur:
“Kelime-i şahadet, Zekât, Hac, Oruç, Namaz.” Allah’a yemin ederim ki, bu
direklerin en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur!
Cenâb-ı Hak, bu beş direğin her birinde
orucu, orucun kaderini gizlemiştir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.
Midesine düşkün olan, çok mide ağrısı
çeker, sızlanır durur. Zaten midesine düşkün olanların talihlerinde oruç yoktur.
Oruç, Allah’ın has kullarına Hz. Süleyman’ın
saltanatını bağışlayan bir yüzüktür yahut da taçtır. Onu ancak seçkin kullarının
başlarına giydirir.
Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki
halinden iyidir. Çünkü oruç, o Rahman’ın sofrasına oturtacaktır.
Sen farkında değilsin, ama yemek yediğin
vakit, için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddî ve manevî kirliliklerden,
bütün kötülüklerden temizler.
Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan
gördün mü? Beden de bir hayvandır. Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma!
Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla
gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni
alır, denize ulaştırır.
Nefsinle savaşa girişince; “Ben orucu öyle
ucuza satmam!” diye kendini yere at, ellerini çırp, ayaklarını vur, diret!
Nefsin gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir
ama, oruç onu gül yaprağı gibi tir tir titretir.
İçinde ab-ı hayatın gizlendiği bir
karanlıktan bahsederler. Aklı başında olanlara o karanlık, oruçtur.
Sen, canının içinde Kur’an nurunu
istiyorsan, şunu bil ki, oruç bütün Kur’an’ın tertemiz nurunun sırrıdır.
Gök sofralarının, ruha mahsus sofraların başına
tertemiz kişiler oturturlar. İşte oruç, sana, onlarla bir kaptan yemek yedirir.
Oruç seni gün gibi gönlü aydın, canı saf
bir hale kor. Sonra da padişahla buluşma bayram gününde varlığını kurban eder,
seni varlıktan ve benlikten kurtarır.
Oruç ayına girdiğin zaman, o aya kavuştuğun
için Hakk’a şükrederek, sevinerek, neşeli olarak gir! Çünkü Ramazanın gelişinden
üzülenlere, gamlılara oruç haramdır. Onlar, oruca layık değillerdir.” (Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, cilt: II, gazel no: 803)
***
ORUÇ AYI GELDİ
“Oruç ayı geldi. Hepinize kutlu
olsun. Ey oruca yol arkadaşı olan, dost olan kişi! Yolun uğurlu olsun, hoş olsun.
Ben ayı görmek için dama çıkmıştım.
Çünkü candan, gönülden orucu özlemiştim, onu hasretle bekliyordum.
Aya bakayım derken başımdan
külahım düştü. Mübarek oruç padişahı benim aklımı başımdan aldı. Beni mest
etti.
Ey Müslümanlar! Ona gönül verdiğimden
beri ben zaten mest olmuşum, aklım başımda değil. Ah, orucun ne de hoş bahtı varmış,
ne de güzel devleti varmış, hali varmış.
Bu oruç ayında gizlenmiş eşsiz
bir ay var. Hem de Türk gibi oruç çadırında gizlenmiş.
Bu mübarek ayda, oruç harman
yerine sıkıntısız, neşeli gelen kişi, o güzeller güzeli aya yol bulur.
Sıhhatli, atlasa benzeyen
yüzünü kim sarartırsa, o orucun ipekli elbisesini giyer.
Bu ayda dualar kabul olur.
Oruçlunun âhı gökleri deler, geçer.
Oruç kuyusunda sabreden kişi,
Yusuf gibi aşk Mısır’ında sultan olur.
Ey sahura kalkan, sahur yemeği
yiyen kişi! Az konuş, hatta sus! Sus da orucu anlayanlar, oruçtan söz etsinler.
Gel ey Şemseddin, ey Tebriz şehrinin
avunduğu büyük insan! Oruç askerinin başkumandanı sensin.”
(Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1119)
***
ORUÇ SEVDASI BAMBAŞKA BİR SEVDADIR
“Artık, ekmeğe karsı ağzını
kapa, tatlı oruç geldi. Şimdiye kadar, yemenin, içmenin hünerini gördün. Şimdi
de orucun hünerini seyret!
Oruç, Meryem oğlu İsa’ya zemzem
oldu. Oruç yolculuğuna çıktı da dördüncü kat göğe yükseldi.
Kuşların kanat çırpmaları nerede,
meleklerin kanat çırpmaları nerede? Kuşlar yem için kanat çırparlar, melekler
ise oruca doğru uçarlar.
Orucun bazı zorlukları varsa
da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır.
Oruç, çarşafa girmiş, kendini gizlemiş
bir güzeldir. Çarşafını aç da onu seyret; o ne kadar güzelmiş!
Boynunu inceltir, ama seni
ölümden emin eder. Mide dolgunluğu, rahatsızlığı, fazla yiyip içmeden meydana
gelir. Oruç ise seni manen mest eder.
Otuz gün Ramazan denizinde bir
baştan bir başa, bir uçtan bir uca yüzer durursun. Sonunda oruç incisi elde
edersin.
Şeytanın bütün hileleri,
tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar, kırılır.”
(Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1155)
***
Oruç harmanından can BUĞDAYI satın al!
“Oruç anası keremlerde bulundu,
çocuklarına geldi, kavuştu. Çocuğum! Fırsatı kaçırma, oruç ananı sıkıca tut, bırakma!
Oruç anasının güzel yüzünü
seyret! Onun lütuf sütünü em! Onun yurdunu yurt edin! Orucun kapısında otur!
Rıza çölüne bak, Allah’ın
ilkbaharını seyret! Oruç nergisleri ile dolu olan can cennetini müşahede et!
Ey gonca! Sen çok güçsüzsün. Gelişmemişsin.
İpte oynayan bahar cambazı gibi sıçra, oruç çemberinden geç!
Ey gül! Kanlara batmışsın, hal
böyle iken, neden gönlün hoş, neden gülüp duruyorsun? Yoksa Halil’in İshak’ı
mısın ki, oruç hançerinden hoşlanıyorsun?
Neden ekmeğe asıksın? Bahar
mevsiminde gençleşen dünyayı seyret! Oruç harmanından can buğdayı satın al!”
(Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1175)
***
Ey gönül; oruçlu
iken Allah’a misafirsin!
“Ey gönül! Oruçlu iken Allah’a
misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakışır!
Sen, bu mübarek ayda cehennemin
kapısını kapadın! Böylece sen, cennetten binlerce kapı açarsın!
Topraktan, ateşten, sudan, rüzgârdan
dikilmiş olan beden hırkasını çıkar, at!
Can, aşkın kapısına geldi de; “Beni
affet; sen, özürlerin canısın!” diye yalvardı!
“Ey aşk!” diye sızlandı. “Bu
ayda özrümüzü kabul et; hata ettik!”
Aşk da, gülerek cana dedi ki: “Senin
elini tuttum! Biliyorum ki sen, elsizsin, ayaksızsın!
Hekimim; ben, sana perhize
girmeni emrettim! Çünkü sen, bu korkunun ve ümidin hastasısın!
Perhize gir de, sana bir şerbet
yapıp sunayım; onu içince sen, hiç kendine gelmeyesin!”
Sustum; artık bunu aşk
anlatsın! Çünkü onun gözü, canlara can katar!”
(Divan-ı
Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1326)
***
“Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vücut toprağını altın ederler. Senin fani varlığını taş gibi ezerler de göğe sürme yaparlar. İftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mânâ incisi olur. Ramazan’da yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için, bu sabır, senin manevî görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: IV, rubai no: 368)
***
"Oruç, iyi adamla kötü adamı ayırt eden bir mihenk taşıdır. Sakın, bu nasıl olur deme! Çünkü o, hikmetinden sual olunmayan Hak'tan gelmiştir. Aslında oruç, göklerin ötesinden gelen manevî bir gıdadır, bir gök sofrasıdır. Sen oruç tutarak o sofraya konduğun için, günahlardan temizlendin, hafifledin, çok iyi bir hâle geldin." (Divan-ı Kebir'den Seçmeler, cilt: IV, rubai no: 467)
***
"Orucu zenbil gibi yakala ki seni Hak yolunun yoksulları sırasına katsın. Bengisu, bağrı yanıklar için ne mutludur! Bu oruç testi gibidir; sakın kırma bunu." (Mevlana'nın Rubaileri, haz. M. Nuri Gençosman, İstanbul 1988, nu: 1347)
***
"Oruç tutmakla bir an olsun tabiat kirlerinden arınır, temiz Hak erleri ardından semalara yükselirsin. Onun kutsal yakışı ile tutuşur, mum gibi yanar, nur olursun. Ama lokma karanlığında ancak kara toprağa lokma olursun." (Mevlana'nın Rubaileri, haz. M. Nuri Gençosman, İstanbul 1988, nu: 1528)
***
Bu konuyla ilgili başka makaleler için bkz.
* Semazen.net, "İsmail Ankaravî Dede'den Oruç"
* Nuri Şimşekler, "Oruçlunun Gülümsemesi Oruçsuzun Secdesinden İyidir."
* Adnan Karaismailoğlu, "Hz. Mevlana'nın Divan-ı Kebir'inden Ramazan ve Oruç Gazelleri"
* H. Nur Artıran, "Mesnevi ve Maarif'e Göre Oruç"