Yaşadığı dönemde “her mezhep erbâbı tarafından övülen; her tayfanın, herkesin makbûlü olan”[1] Hz. Mevlânâ, vefâtı sonrası için şöyle demiştir:
“Bizden sonra Mesnevî şeyhlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir.”[2]
“Bu mânâ [Mesnevî], güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar bütün dünyayı kaplayacaktır. Hiçbir mahfil veya meclis olmayacak ki orada bu sözler okunmuş olmasın. Hatta o dereceye kadar ki, mâbetlerde, zevk ve safa yerlerinde okunacak, bütün milletler bu sözlerle süslenecek ve onlardan faydalanacaktır.”[3]
Hakikaten, Mevlânâ’nın vefatından sonra onun fikirleri, çeşitli coğrafyalarda kurulan toplam 129 Mevlevîhane[4] aracılığıyla yaşatılmış ve yaygınlaştırılmıştır. Bu Mevlevîhânelerin 50’den fazlası Türkiye sınırları dışında; Kuzey Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Yugoslavya, Bosna-Hersek, Macaristan, Suriye, Irak, İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya’da kurulmuş;[5] buralarda Mesnevî okunmuş, semâ âyini icra edilmiştir.
Üstelik Mesnevî ve semâ, günümüzde artık –halihazırda resmen kapalı olan- Mevlevihane sınırlarını da aşmış, dinlence ve eğlence mekanlarına kadar girmiştir (ki bu gelişmeler maalesef onların ruhundan uzaklaştırılarak gösteriye dönüştürülme ve tüketim malzemesi olarak kullanılma tehlikesini doğurmuştur).