Üyelik Girişi
BÖLÜMLER
Site Haritası
SEVGİLİDE ASIL SEVDİĞİMİZ…

 

 

Sevgilinin sûretini değil, ondaki ruhu seviyor olduğumuzu fark etmek... Geçici olanı değil, kalıcı olanı sevmek.

 

“Zahirî bir sevgiliye olan aşk, sanıldığı gibi sadece şekle, sûrete, yani bir kadının güzel yüzüne gönül vermek değildir.

Şunu iyi bilmeli ki, sevgili konumunda olan sûret değil, ‘mâ­nâ’dır. İster bu dünyaya ait aşk olsun, ister o dünyaya, yani mânâ âlemine ait aşk olsun bu böyledir.[1]

Eğer sen, sevgilinin sadece bedenini seviyorsan, eğer şekline, sûretine âşık isen, onun ruhu bedeninden ayrılınca neden onu terk ediyorsun? Neden onu götürüp gömüyorsun?

Oysa o sevgilinin bedeni, şekli, sureti yine yerindedir. Peki, senin ona karşı duyduğun bu soğukluk, bu vazgeçiş nedendir? Ey âşık! Bir araştır bakalım, senin gerçek sevgilin kimdir?

Zahirî güzellik bizim hakikî sevgilimiz olsaydı, beş duyusu olan her­kes âşık olur, sevgilisini bırakmaz, ona vefalı olurdu.

İnsanlardaki güzellik de altın kaplama gibidir. Böyle olmasaydı, “Sevgilim!” diye bağrına bastığın güzel, kocamış bir eşek gibi çirkinleştiğini görür mü idin?

O sevgili, bir vakit gözüne melek gibi güzel görünürken, şimdi şeytan gibi çirkin görünür. Çünkü o güzellik, onda iğreti/geçici olarak bulunuyordu.

Ondaki güzelliği, azar azar, yavaş yavaş alırlar; fidan yavaş yavaş kurur.

Git, “Kimin ömrünü uzatırsak, yaratılış itibariyle onu tersine çeviririz (güç ve kuvvetten düşer, güzelliği gider)”[2] ayetini oku. Kemiğe gönül bağlama, gönül iste.

Çünkü gönül güzelliği, bâkî/kalıcı güzelliktir…” (Mesnevi-i Şerif, c. 2, beyit nu: 699-713)

 

Kavuşmadan sonra gönül sevgiliden neden geçmeye başlar? Hakikatte biz, sevgiliyi mi, yoksa sevgilinin bize yaşattırdığı/hissettirdiği şeyleri mi seviyoruz?

 

“Âşık, sevgilisine dedi ki: “Sen benim yanıbaşımdasın, ama ben istediğim zevki, dilediğim gibi sende bulamıyorum ki!

Şimdi sana kavuşmuşum, senin yanındayım, ama seni bulamıyorum. Geçen sene sende gördüğüm hâli, tatlılığı, güzelliği göremiyorum. Sanki senin yanında sana hasretteyim.

Ben geçen sene, senin güzelliğinin çeşmesinden berrak bir su içmiştim. Gözümü, gönlümü o su ile tazelemiştim.

Şimdi pınarı/çeşmeyi görüyorum, ama su yok. Yoksa suyumun yolunu bir haydut mu kesti?”

Sevgili dedi ki: “Ey yiğit! Demek ki ben senin asıl sevgilin değilim.

Sen bana değil, benim aşkımdan doğan hâle ve mânevî zevke âşıksın. Oysa hâl geçici bir şeydir; her zaman elde bulunmaz.

O hâlde senin istediğin sevgili tam olarak ben değilim. Bende, senin istediğin/aradığın şeyin bir parçası var.

Ben senin için ‘sevgili’ değil, ‘sevgilinin evi’ gibiyim. Sevilecekse para sevilir, yoksa paranın saklandığı sandık değil.”

Gerçek sevgili; tek olan, benzeri olmayan sevgilidir. Senin bu dünyaya gelişin de O’ndandır, gidişin de O’nadır. Sen, O’ndan geldin, O’na gi­deceksin.

O’nu bulunca, artık başkasını beklemezsin. O hem apaçık meydanda­dır, hem de gizlidir, görünmez.” (Mesnevi-i Şerif, c. 3, beyit nu: 1409-1419)

 

Sevgiliye o güzelliği, hoşluğu veren Hakikî Sevgili’yi aramak...

 

“Ey yiğidim! Cenab-ı Hakk’ın nuru her neye yansırsa, sen o şeye âşık olursun.

Böylece, senin sevdiğin her varlıktaki güzellik, esasen Allah’tan geliyor. Sen, her neye âşık olursan, bil ki o şey, altın kaplama gibi Hakk’ın niteliğiyle kaplanmış, ilâhî sıfatlardan biri ile yaldızlanmıştır.

Gönül verdiğin şeyin yaldızı, kendi aslına gidip (Allah ondan tecellisini/nurunu alıp) da o şey çirkinleşince, altın kaplama kalıp da bakır meydana çıkınca, yani sevdiğin güzelliğini kaybedince, insan doğası ondan bırar, hoşlanmaz, onu boşlayıverir.

Sevgilinin seni büyüleyen, o altın kaplama sıfatlarından, o yaldızlı güzelliğinden elini, ayağını çek; bilgisizlik yüzünden kalp (sahte) bir madeni altın sanıp da ‘Ne güzel!’ deyip durma.

Çünkü kalp altınlardaki güzellik iğretidir. Görünüşte süslü püslüdür, ama altında süssüzlük, çirkinlik vardır.

Fânî varlıklarda görülen güzellik, ilâhî güzelliğin iğreti olarak onlara yansımasından ibarettir. Yansıyan o nur, günün birinde aslına geri dö­necektir. Bu yüzden ey sâlik (Hak yolun yolcusu), iğreti güzelliklere bakma da, sen onun as­lını, madeni, yâni o güzelliği vereni ara!” (Mesnevi-i Şerif, c. 3, beyit nu: 553-558)

 
 
 

[1] Bu beyt, Mesnevî'nin 1. cildindeki 111 numaralı olan şu beyte çok benziyor: “Açıklık ister mecâzî/nefsanî olsun, ister hakîkî/rûhanî olsun, sonunda bizi ötelere, Hakk'a götürecek bir rehber, bir kılavuzdur.”

[2] Kur’an, Yasin suresi, 68




0 Yorum - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam15
Toplam Ziyaret245528
Saat
Takvim
Hava Durumu
Hz. Mevlana'dan Sözler
HZ. MEVLÂNÂ'DAN SÖZLER
“Kibirlerinden “İnşâallah” (Allah dilerse) demediler; Allah da onlara beşerin aczini gösteriverdi.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 48)
*
“Dünyada iş
işten meydana gelir.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 76)
*
“Allah’tan edeble başarılı olmayı dileyelim. Edepsiz
Allah’ın lütfundan
yoksun kalmıştır.
Edepsiz
yalnızca kendisine
kötülük etmiş olmaz,
dört bir yanı
ateşe vermiş olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 77-78)
*
“Zekat verilmeyince
bulut ortaya çıkmaz
(yağmur yağmaz);
zinadan dolayı da
etrafa veba yayılır.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 88)
*
“Senin üzerine karanlıklardan ve gamdan yana ne gelirse, korkusuzluktan ve küstahlıktandır o.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 89)
 *
“Her odunun kokusu, dumanından belli olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 107)